Amerikalı fotoğrafçı Gregg Segal, “7 Günlük Çöp projesi” ile hepimizin günlük yaşamda görmezden geldiği bir gerçekle yüzleştiriyor: attıklarımız aslında kim olduğumuzu anlatıyor. Peki ya bir hafta boyunca kendi çöplerimizin arasında yaşamak zorunda kalsaydık? Segal’in çarpıcı çalışması bu soruyu sadece sormakla kalmıyor, aynı zamanda görsel bir yanıt sunuyor. 2014 yılında Kaliforniya, Altadena’daki bahçesinde hayata geçirdiği proje, sıradan insanları kendi çöpleriyle birlikte fotoğraflayarak tüketim alışkanlıklarımızı görünür kılıyor. Bu fotoğraflar sadece birer sanat eseri değil, aynı zamanda çağdaş toplumun bir aynası. Çevreye bıraktığımız izleri, atıklarımızın arkasına sakladığımız alışkanlıklarımızı ve tüketim çılgınlığını gözler önüne seriyor.
Gündelik Atıkları Sanata Dönüştüren Cesur Bir Fikir
“7 Günlük Çöp” fikri basit ama etkileyici: Segal, çevresindeki insanlardan bir hafta boyunca çöplerini biriktirmelerini istiyor ve ardından onları bu atıkların arasında fotoğraflıyor. Ortaya çıkan kareler hem rahatsız edici hem de büyüleyici. Çünkü bu görüntüler, yalnızca bireylerin değil, toplumun da bir yansıması. Her fotoğraf bir hikâye anlatıyor — tüketim alışkanlıklarımızın, ihtiyaçlarımızın, utançlarımızın ve farkında olmadan geride bıraktıklarımızın hikâyesini. Segal, atıkları bir tür “modern arkeoloji” malzemesi olarak ele alıyor; bu yönüyle projesi, geçmişi değil bugünün kültürel kalıntılarını belgeliyor. Bu çöp yığınlarının arasında uzanan insanlar, modern dünyanın sessiz tanıkları hâline geliyor.
Gregg Segal’in kareleri, çöp ve doğa arasındaki keskin tezatı ustalıkla kullanıyor. Fotoğraflar orman, plaj, gölet ve kar örtüsü gibi doğal ortamlarda çekilmiş. Bu bilinçli seçim, insanoğlunun doğayla olan kopukluğunu ve çevreye verdiği zararı güçlü bir biçimde vurguluyor. Her portre, güzellik ve huzursuzluk arasındaki o ince çizgide duruyor; bir yandan kompozisyonun estetiğiyle büyülüyor, diğer yandan atıkların varlığıyla rahatsız ediyor. Segal’in amacı insanları suçlamak değil, düşündürmek. Bu kontrast, izleyiciye açık bir mesaj veriyor: “Doğa bizi affedebilir, ama biz doğayı ne kadar affediyoruz?” Proje bu yönüyle sadece sanatsal bir ifade değil, çevre bilincine yönelik bir farkındalık çağrısı hâline geliyor.
7 Günlük Çöp Projesi ve Tüketim Toplumunun Aynası
“7 Günlük Çöp projesi”, yalnızca bireysel tüketimi değil, toplumsal alışkanlıkları da sorguluyor. Bazı katılımcılar fotoğraf çekimi öncesinde “utanç verici” çöplerini gizlemeye çalışırken, diğerleri projeyi içtenlikle kabullenmiş. Bu durum bile, insanların tüketime, israfa ve çevre bilincine dair farklı bakış açılarını ortaya koyuyor. Segal, bu çalışmasında her bir çöpe bir anlam yüklüyor; yarısı boş plastik şişeler, fast food kutuları, alışveriş fişleri… Hepsi, çağımızın hızla tüketen yaşam tarzının sembolleri. Fotoğrafçıya göre çöpler, yalnızca atık değil; aynı zamanda kimliğimizin sessiz tanıkları. “Ne tüketiyorsak oyuz,” diyor Segal. Ve bu cümle, tüm projenin özetini oluşturuyor.
Gregg Segal’in “7 Günlük Çöp” serisi, çevre farkındalığına sanatsal bir boyut kazandırıyor. Onun lensinde çöp, yalnızca rahatsız edici bir görüntü değil; toplumun aynası, bireyin geçmişi, geleceğin uyarısı hâline geliyor. Bu çalışma, estetikle toplumsal eleştiriyi birleştirerek izleyiciyi düşünmeye ve davranışlarını sorgulamaya davet ediyor. Segal, sanatın gücünü kullanarak çevre konularına dokunuyor ve izleyiciye basit ama derin bir mesaj veriyor: “Atıklarımızdan kaçamayız, çünkü onlar biziz.” Her fotoğraf, bir farkındalık çağrısı olarak karşımıza çıkıyor ve çevreyle olan ilişkimize yeni bir bakış kazandırıyor.
7 Günlük Çöp Projesi Fotoğraflarından Örnekler
İlginizi çekebilecek diğer yazılarımızı da okumayı unutmayın: “30 Yıl Sonra Aynı Yüzleri Fotoğraflayan Sanatçı: Chris Porsz’un Peterborough Portreleri“














