Üretken Yapay Zeka Sorguları Ne Kadar Enerji Tüketiyor?

Üretken Yapay Zeka

Üretken yapay zeka, dijital yaşamın en hızlı yayılan teknolojilerinden biri haline geldi. E-posta yazmaktan veri analizine, içerik üretiminden müşteri hizmetlerine kadar sayısız alanda kullanılan bu araçlar, işlerimizi kolaylaştırırken arka planda ciddi bir enerji tüketimine de neden oluyor.

ChatGPT, Gemini, Copilot ve benzeri modeller her çalıştırıldığında enerji harcıyor ve bu da fark edilmesi zor bir karbon ayak izi yaratıyor. Artan kullanıcı sayısıyla birlikte bu etki, artık sadece teknoloji dünyasının değil, çevre ve enerji uzmanlarının da dikkatini çeken önemli bir konu hâline geliyor.

Her ChatGPT Sorgusu Küçük Bir Karbon İzine Neden Oluyor

Günlük kullanımda fark edilmese de üretken yapay zeka sistemlerinin verdiği her yanıtın arkasında enerji tüketimi bulunuyor. Surfshark’ın araştırmasına göre, ChatGPT’ye gönderilen her komut ortalama 2 watt-saat enerji harcıyor. Bu da yaklaşık olarak:

  • 10 watt’lık bir LED ampulün 12 dakika çalışmasına,

  • 5 watt’lık bir şarj cihazının 24 dakika boyunca telefon şarj etmesine,

  • 1000 watt’lık bir mikrodalga fırının 7 saniye çalışmasına eş değer.

Bu tür bir karşılaştırma, üretken yapay zekanın “görünmeyen” enerji yükünü daha somut hale getiriyor. Örneğin, üç dakikalık bir mikrodalga kullanımında harcanan enerjiyle yaklaşık 26 yapay zeka sorgusu yapılabiliyor.

İşin daha da çarpıcı tarafı, bu enerji tüketiminin karbon salımı ile birleşmesi. Ortalama bir ChatGPT sorgusu 4.32 gram karbondioksit salıyor. Tek başına küçük görünse de milyonlarca kez kullanıldığında çevresel etkisi ciddi boyutlara ulaşabiliyor.

Büyük Ölçekte Küçük Farklar Büyük Sonuçlara Dönüşüyor

Üretken yapay zekanın yaygınlaşmasıyla birlikte enerji tüketimi de hızla artıyor. Örneğin:

  • ABD’deki her birey sadece bir kez ChatGPT kullansa, toplamda 685 megawatt-saat enerji tüketilir.

  • Bu miktar, 63 hanenin bir yıllık elektrik tüketimine eş değer.

  • Bu kullanım sadece bir günde gerçekleşse, ortaya 1.479 metrik ton CO₂ salımı çıkar.

  • Bu da 322 benzinli aracın yıllık salımına ya da 1.500 kişinin Londra–New York uçuşuna denk gelir.

Küresel çapta bu etki daha da büyüyor. 2025 yılı itibarıyla üretken yapay zeka kullanıcı sayısının 378 milyona ulaşması bekleniyor. Bu sayıya her yıl milyonlarca yeni kullanıcı ekleniyor. Enerji tüketimi bu hızla artarken, daha çevre dostu altyapılar geliştirilmediği sürece dijital karbon ayak izi daha da görünür hale gelecek.

Enerji Tüketiminde Değişkenlik ve Elektrik Kaynağının Rolü

Her üretken yapay zeka sorgusu aynı miktarda enerji harcamıyor. Kullanılan modelin büyüklüğü, karmaşıklığı ve altyapı verimliliğine göre tüketim değişebiliyor:

  • Yeni modellerin bazıları sadece 0.3 watt-saat enerji tüketiyor.

  • Daha eski ya da büyük sistemlerde bu rakam 3 watt-saate kadar çıkabiliyor.

  • Bu da aynı hizmet için 10 kata kadar değişen bir enerji tüketimi anlamına geliyor.

Kıyas yapmak gerekirse; bir Google araması ortalama 0.3 watt-saat tüketiyor. Bu da bazı üretken yapay zeka araçlarının Google’dan yedi kat daha fazla enerji harcadığı anlamına geliyor.

Enerjinin kaynağı da çevresel etkiyi doğrudan etkiliyor. Eğer veri merkezleri fosil yakıtlarla çalışan şebekelere bağlıysa, karbon salımı da yüksek oluyor. Aynı sorgu:

  • Yenilenebilir enerjiyle çalıştırıldığında 1 gramdan az CO₂ salımı yapabilirken,

  • Fosil yakıt temelli elektrikle 9 gramın üzerinde salım üretebiliyor.

Bu nedenle, sadece daha verimli modeller geliştirmek yetmiyor; veri merkezlerinin enerji kaynaklarını da temiz alternatiflerle değiştirmek gerekiyor.

Teknoloji Terk Edilmemeli, Sorumlulukla Kullanılmalı

Tüm bu veriler, üretken yapay zekanın çevreye zarar verdiğini söylemek için yeterli değil. Aksine, doğru kullanıldığında ve enerji verimliliği artırıldığında, bu sistemler sürdürülebilirliğe de katkı sağlayabilir.

  • Veri işleme süreçlerinin daha verimli hale getirilmesi,

  • Daha az enerji tüketen modellerin tercih edilmesi,

  • Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin hızlandırılması gibi önlemler,
    yapay zekanın çevresel etkisini en aza indirebilir.

Kullanıcılar olarak da daha bilinçli davranmak mümkün: Gereksiz sorgulardan kaçınmak, işlemleri toplu biçimde yürütmek ve mümkünse enerji tüketimi düşük platformları tercih etmek küçük ama etkili adımlardır.

Unutulmamalıdır ki her yapay zeka yanıtının arkasında görünmeyen ama gerçek bir çevresel fatura duruyor. Bu teknolojiler hayatımızı kolaylaştırırken, geleceğimizi zorlaştırmaması için sürdürülebilir yaklaşımlar şart.

Üretken yapay zekanın sunduğu kolaylıklar inkâr edilemez; ancak bu teknolojilerin görünmeyen enerji maliyetleri artık göz ardı edilemez durumda. Sorguların ardındaki elektrik tüketimi ve karbon salımı, dijital dünyanın çevresel etkisini yeniden değerlendirmemizi gerektiriyor. Bu noktada hem teknoloji şirketlerine hem de kullanıcılara önemli sorumluluklar düşüyor.

Daha verimli sistemlerin geliştirilmesi, yenilenebilir enerjiye geçişin hızlanması ve bilinçli kullanım alışkanlıklarının benimsenmesi, bu sürecin sürdürülebilir hale gelmesini sağlayabilir. Unutmayalım: Dijital dünyanın geleceği, yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda çevresel kararlarla da şekilleniyor.

Benzer içerikler için buraya tıklayın.

Önceki Yazı

Teneke Kutularla Sokak Sanatı: Jakuna Melata ile 600+ İlham Verici Sokak Müdahalesi

Sonraki Yazı

TikTok Meditasyon Özelliğini Başlattı: Gece Kullanımı Azaltmak İçin 3 Adım