Duygu Haritaları: Şehirler Artık Ruh Hâliyle Haritalanıyor

Duygu Haritaları

Duygu haritaları, son yıllarda şehir planlaması ve kent yaşamı üzerine yapılan çalışmalarda öne çıkan yenilikçi bir kavram. Amerika Birleşik Devletleri’nde yürütülen yeni bir araştırma, şehirlerin yalnızca fiziksel yapılarıyla değil, aynı zamanda insanların hissettikleri duygularla da analiz edilebileceğini ortaya koyuyor.

Missouri Üniversitesi‘nde görev yapan mimarlık uzmanı Dr. Jayedi Aman ve coğrafya ile mühendislik profesörü Dr. Tim Matisziw tarafından yürütülen bu çalışma, şehir planlamasına duyguların entegre edilebileceği bir model öneriyor. Ekip, sosyal medya verileri ile dijital haritalama teknolojilerini bir araya getirerek insanların şehirlerde nasıl hissettiğini görselleştiren “duygu haritaları” oluşturdu.

Sosyal Medya ve Görsel Verilerden Duygusal Analiz

Araştırmacılar, çalışmanın temelini iki ana dijital kaynağa dayandırdı: Instagram gönderileri ve Google Street View görüntüleri. Bu veri kaynakları, hem insanların kişisel deneyimlerine hem de fiziksel çevreye dair ipuçları sunduğu için tercih edildi.

İlk aşamada, belirli şehirlerdeki halka açık Instagram gönderileri toplandı. Fotoğraflar ve açıklamalarda yer alan duygusal ifadeler; mutluluk, huzur, stres, korku, ilham gibi temel duygular üzerinden sınıflandırıldı. Yapay zeka destekli duygu analiz araçları kullanılarak bu içerikler otomatik olarak yorumlandı.

İkinci aşamada, bu duyguların ifade edildiği konumlara ait Google Street View görüntüleri incelendi. Binaların mimarisi, sokakların düzeni, yeşil alan yoğunluğu, ışıklandırma gibi görsel özellikler duygularla eşleştirildi. Bu eşleşmeler, kentlerin bazı bölgelerinde neden pozitif ya da negatif duyguların yoğunlaştığını anlamaya yardımcı oldu.

Şehir Planlamasında Yeni Bir Bakış Açısı

Bu çalışmanın en dikkat çekici yanı, duyguların mekânsal olarak haritalanabilmesi. Yani bir şehirde insanların daha çok olumlu duygular paylaştığı bölgeler ile olumsuz duyguların yoğun olduğu noktalar net biçimde ayrıştırılabiliyor. Bu da şehir planlamasında son derece değerli bir veri kaynağı oluşturuyor.

Örneğin; bir park alanı insanların mutlu, huzurlu ve rahat hissettiği bir bölge olarak öne çıkıyorsa, bu tür alanların artırılması ya da benzer şekilde tasarlanması yönünde kararlar alınabiliyor. Tam tersi şekilde, stres ve korku gibi olumsuz duyguların yoğun olduğu bölgelerde, aydınlatma, güvenlik, sosyal alan eksikliği gibi unsurlar yeniden ele alınabiliyor.

Duygu haritaları, şehir planlamacılarının ve yerel yöneticilerin yalnızca altyapı ya da trafik gibi teknik verilerle değil, insan deneyimiyle şekillenmiş verilerle de karar almasını sağlıyor. Bu da şehirlerin daha yaşanabilir, daha güvenli ve daha duygusal ihtiyaçlara cevap veren alanlar haline gelmesini destekliyor.

Kültürel Bağlam ve Dijital Ayak İzi

Araştırma ayrıca kültürel farklılıkların da duygu haritalarında önemli bir rol oynadığını gösterdi. Aynı mimari yapının farklı şehirlerde ya da farklı ülkelerde insanlar üzerinde farklı duygular uyandırabileceği gözlendi. Bu, şehirlerin yalnızca fiziksel değil, kültürel ve sosyal bağlamlarının da mekânsal duygular üzerinde etkili olduğunu gösteriyor.

Ayrıca, Instagram gibi sosyal medya platformlarının sunduğu dijital ayak izleri, artık yalnızca bireysel davranışları analiz etmek için değil, toplumsal duygu durumlarını haritalamak için de kullanılabiliyor. Bu, veri odaklı şehir planlamasında yeni bir çağın başladığını gösteriyor.

Gelecekte Nerelere Gider?

Duygu haritalarının kullanımı şimdilik akademik araştırmalarla sınırlı gibi görünse de, uzun vadede şehir yönetimleri, mimarlık ofisleri ve kentsel dönüşüm projelerinde aktif olarak kullanılabilir.

Bu yöntem; yeni parkların, toplu ulaşım alanlarının, kamu binalarının ya da konut projelerinin tasarımında duygusal verilerin dikkate alınmasını sağlayabilir. Hatta bir adım öteye gidilerek, duygusal deneyimlere göre optimize edilmiş mahalleler ya da alışveriş alanları tasarlanabilir.

Ayrıca, şehirlerde yaşanan afet sonrası travmaların veya toplumsal olayların bıraktığı duygusal izleri analiz etmek ve bu bölgelerde psikolojik iyileştirme stratejileri geliştirmek de mümkün hale gelebilir.

Duygularla Tasarlanan Şehirler

Geleceğin şehirlerinin yalnızca binalar, yollar ya da teknolojik altyapılarla değil, aynı zamanda insanların hisleriyle şekilleneceği bir dönem yaklaşıyor olabilir. Duygu haritaları sayesinde kentler, yaşayan, hisseden ve tepki veren organizmalar olarak yeniden tanımlanabilir.

Bu çalışmalar, şehir tasarımına yepyeni bir vizyon katıyor: Daha mutlu, daha huzurlu, daha insancıl şehirler.

Kısacası, duygu haritaları şehirlerin yalnızca nasıl inşa edileceğini değil, nasıl hissedileceğini de yeniden tanımlıyor. İnsan odaklı tasarımın ve teknolojinin birleştiği bu yaklaşım, gelecekte daha duyarlı, daha yaşanabilir kentlerin kapısını aralıyor. Şehirlerin ritmini artık yalnızca trafik değil, insanların kalp atışları ve hisleri de belirliyor.

Benzer içerikler için buraya tıklayın.

Önceki Yazı

HANTECH'ten Türkiye’de Yeni Atılım: Ticari Klimalar İçin İlk Reklam Kampanyası Geldi!

Sonraki Yazı

McDonald’s Sistem Açığı 64 Milyon Başvuru Sahibinin Verilerini Tehlikeye Attı