Z kuşağının eğitimden iş hayatına geçişi, günümüzde yalnızca bireysel bir mücadele değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik bir sorun olarak öne çıkıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan araştırmalar, gençlerin üniversite sonrası iş gücüne katılmakta zorlandığını ve aldıkları kariyer yönlendirmelerinin gerçek dünya koşullarıyla örtüşmediğini gösteriyor. Eğitim sisteminden kariyer rehberliğine, aile yönlendirmelerinden işveren beklentilerine kadar birçok unsur Z kuşağının istihdam sürecinde engel oluşturuyor.
Bugünün gençleri teknolojiye doğmuş, küresel krizler, pandemi, iklim değişikliği ve yapay zekâ çağında büyümüş bir kuşak. Ancak iş gücüne geçişte karşılaştıkları yapısal sorunlar, bu neslin potansiyelini gerçekleştirmesinin önünde ciddi bir engel haline gelmiş durumda.
Z Kuşağının Geleceğe Hazırlığı Endişe Verici Boyutta
Yayımlanan son rapora göre, 16-24 yaş arası gençlerin %46’sı, geleceğin mesleklerine karşı hazırlıksız veya kararsız olduğunu söylüyor. Bu oran, yapay zekâ, otomasyon ve dijitalleşme gibi teknolojik dönüşümlerin hızla ilerlediği bir çağda, endişe verici bir tabloyu işaret ediyor. Gençlerin yarısından fazlası, gelecekte hangi becerilerin gerekli olacağına dair net bir görüşe sahip değil.
Schultz Family Foundation yöneticilerinden Rajiv Chandrasekaran, bu durumu gençlerin çevrelerinden aldıkları yetersiz veya güncel olmayan yönlendirmelere bağlıyor. Ebeveynler, öğretmenler ve rehber öğretmenlerin büyük bölümü kendi deneyimlerine dayalı kariyer tavsiyeleri verirken, gençleri hızla değişen iş dünyasının dinamiklerine hazırlayamıyor.
Z Kuşağının İş Olanaklarına Güveni Sarsılmış Durumda
Araştırmaya katılan gençlerin yalnızca %43’ü yeterli iş fırsatı olduğunu düşünüyor. Ancak işverenlerin %71’i iş piyasasının yeterince fırsat sunduğunu belirtiyor. Bu büyük algı farkı, yalnızca gençlerle işverenler arasında değil, gençlerle aileleri arasında da mevcut. Ailelerin %53’ü, rehber öğretmenlerin ise %57’si iş olanaklarının yeterli olduğunu savunuyor.
Bu çelişki, Z kuşağının geleceğe olan güvenini zedeliyor. HarrisX CEO’su Dritan Nesho’nun ifadesiyle, “Ebeveynlerin çoğu çocuklarını kendi deneyimlerine göre yönlendiriyor. Ancak bu deneyimler, artık geçerliliğini yitirmiş durumda.” Gençler bir yandan üniversiteye gitmeleri gerektiğini duyarken, diğer yandan mezun olduklarında karşılarında belirsizlikle dolu bir iş piyasası buluyor.
Z Kuşağının İş Hayatına Girişi Neden Bu Kadar Zor?
Z kuşağının iş gücüne geçişindeki zorluk, yalnızca hazırlıksızlıktan değil, işverenlerin beklentilerinin gerçekçi olmamasından da kaynaklanıyor. İşverenlerin %44’ü, gençlerin iş hayatına hazır olmadığını düşünüyor. Ancak aynı işverenlerin %77’si giriş seviyesi işler için bile deneyim şartı koşuyor.
Daha da çarpıcısı, işverenlerin %43’ü dört yıllık üniversite diplomasını hâlâ zorunlu tutuyor. Oysa bu şartların çoğunun sektörel alışkanlıklardan kaynaklandığı, gerçek ihtiyaçlara dayanmadığı belirtiliyor. Staj ve mentorluk gibi fırsatlar ise yetersiz kalıyor: Şirketlerin yalnızca %38’i staj imkânı sunuyor.
Bu tablo, gençlerin sıkışmışlık hissini daha da artırıyor. Eğitim alıyorlar ama iş bulamıyorlar. Deneyim kazanmaları isteniyor ama fırsat sunulmuyor. Üniversite diploması bir gereklilik olarak görülüyor ama kazandırdığı beceriler günümüz ihtiyaçlarını karşılamıyor.
Z Kuşağının Geleceği İçin Ne Yapılmalı?
Z kuşağının eğitimden iş hayatına geçişi tıkandığında, yalnızca bireyler değil, toplumun geneli zarar görüyor. Bu kuşağın potansiyelinden faydalanmak için sistemsel çözümlere ihtiyaç var:
-
Eğitim sistemleri güncellenmeli. Gençlere sadece bilgi değil, beceri ve esneklik kazandıran programlar sunulmalı.
-
Kariyer rehberliği gerçek iş piyasasına dayanmalı. Öğrenciler mezun olduklarında neyle karşılaşacaklarını bilmeli.
-
İşverenler deneyim yerine potansiyeli görmeli. Gençlerin gelişmesine izin verecek, öğrenmeye açık pozisyonlar oluşturulmalı.
-
Staj ve mentorluk imkânları yaygınlaştırılmalı. Tecrübe kazandırmanın en adil yolu, erişilebilir staj programlarıdır.
-
Üniversite diploması şartı sorgulanmalı. Beceriler, deneyim ve yaratıcılık birçok rolde diplomadan daha değerli olabilir.
Z Kuşağının Geleceği: Belirsizlikten Umuda Dönüşebilir Mi?
New York’ta güvenlik görevlisi olarak çalışan 22 yaşındaki Aaliyah Kashem’in hikâyesi, birçok genç için ortak bir tabloyu yansıtıyor. Eğitimine devam etmek istiyor ama masraflar yüksek. İş hayatında iletişim becerileri kazandı ama bu yetkinlikleri nasıl sunacağını bilmiyor. Bu durum, Z kuşağının karşı karşıya olduğu temel sorunu özetliyor: Gelecek var ama nasıl ulaşacaklarını bilmiyorlar.
Z kuşağının geleceği, yalnızca bireysel çabayla şekillenemez. Bu kuşağa yön veren sistemlerin, kurumların ve işverenlerin, gençlerin gerçek ihtiyaçlarını anlaması ve ona göre hareket etmesi gerekiyor. Aksi halde, yetenekli ama yönsüz bir nesil kaybedilebilir.
Z kuşağının eğitimden iş hayatına geçiş sürecinde yaşadığı bu çıkmaz, yalnızca bireylerin değil, tüm toplumun geleceğini ilgilendiriyor. Bu gençlerin potansiyelini ortaya çıkaracak adımlar atmak, hem ekonomik büyüme hem de sosyal istikrar için kritik öneme sahip. Geleceğin iş gücünü bugünden doğru yönlendirmek, sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda uzun vadeli bir yatırım. Eğitimden işe geçiş sürecinde her paydaşa düşen görev, Z kuşağının önünü açmak ve umutlarını canlı tutmaktır.
Benzer içerikler için tıklayın.