Türkiye’de Kuraklık Riski: %88’lik Tehlikenin 5 Kanıtı!

Türkiye'de Kuraklık Riski

Türkiye’de kuraklık riski, bilimsel raporlarla her geçen yıl daha da görünür hale geliyor. Birleşmiş Milletler (BM) destekli “Dünyadaki Kuraklık Noktaları” raporu, Türkiye’nin yüzde 88’inin çölleşme tehdidi altında olduğunu ortaya koyuyor. Artan sıcaklıklar, azalan yağışlar ve suya erişimdeki zorluklar, Türkiye’yi iklim değişikliğinin en fazla etkilenecek ülkelerinden biri haline getiriyor.

Kuraklık artık yalnızca gelecek nesillerin sorunu değil. Türkiye, 2030 yılına kadar “su fakiri” ülke kategorisine girebilir. İşte bu tabloyu destekleyen 5 çarpıcı veri:

Yüzde 88’lik Çölleşme Riski Gerçek

BM destekli “Dünyadaki Kuraklık Noktaları” raporuna göre Türkiye’nin yüzde 88’i çölleşme riskiyle karşı karşıya. Bu oran, ülke topraklarının neredeyse tamamına yakın bir kısmının iklim değişikliği nedeniyle geri dönülemez hasarlara uğrama ihtimali olduğunu gösteriyor.

Türkiye’nin yarı kurak bir iklime sahip olması ve toprak yapısının parçalanmaya yatkın olması, bu riski daha da artırıyor. Rapora göre 21. yüzyılın sonuna kadar ülke genelinde yağış oranları yüzde 30 düşecek, sıcaklıklar ise özellikle batı ve güney bölgelerde 4-5 derece artacak.

Bu da sadece tarımı değil, içme suyu kaynaklarını ve ekosistem dengesini de ciddi şekilde tehdit ediyor.

2 Derecelik Artış = %15 Daha Az Su

Raporda dikkat çeken bir başka veri ise sıcaklık artışı ile suya erişim arasındaki doğrudan ilişki. Her 2 derecelik sıcaklık artışı, suya erişimde yüzde 15’e varan kayıplara neden oluyor.

Bu durum sadece içme suyu değil, tarım sulaması, sanayi üretimi ve enerji kaynakları açısından da büyük bir kriz anlamına geliyor. Türkiye gibi su kaynaklarının %75’ini tarımda kullanan bir ülke için bu oran, kırsal kalkınma ve gıda güvenliği açısından alarm niteliğinde.

2050 yılında Türkiye’de ortalama sıcaklıkların 2-3 derece, 2100 yılına kadar da 3-5 derece arasında artacağı tahmin ediliyor. Bu da, ülkenin büyük bir kısmında mevcut su sistemlerinin yetersiz kalacağı anlamına geliyor.

Türkiye 2030’da “Su Fakiri” Olabilir

2019 yılında OECD tarafından yapılan değerlendirmeye göre Türkiye, su stresi yaşayan ülkeler arasında yer alıyordu. Ancak rapora göre bu durum giderek kötüleşiyor ve Türkiye, 2030 yılında “su fakiri” ülke kategorisine girebilir.

Bu sınıflandırma, kişi başına düşen yıllık su miktarının 1.000 metreküpün altına inmesi anlamına geliyor. Şu anda Türkiye’de bu miktar yaklaşık 1.300 metreküp civarında. Ancak hızlı nüfus artışı, artan sıcaklıklar ve düşen yağış oranlarıyla birlikte bu rakam hızla düşüyor.

Ayrıca ülke nüfusunun ve tarım alanlarının yüzde 80’i, önümüzdeki 5 yıl içinde kuraklık tehdidi altında bulunuyor. Bu da tarımsal üretimde düşüş, iç göç ve ekonomik dalgalanmalar gibi zincirleme etkiler yaratabilir.

Ocak 2025: Son 24 Yılın En Kurak Ayı

Rapor, sadece gelecekteki senaryoları değil, halihazırdaki krizi de gözler önüne seriyor. Ocak 2025, Türkiye için son 24 yılın “en kurak ocak ayı” olarak kayda geçti.

Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi, normal yağış ortalamasının yalnızca yüzde 6’sını alabildi. Diğer bölgelerde de bu oran yüzde 30’un altında kaldı. Bu gibi dönemsel kuraklıklar, toprak verimliliğinde düşüşe, ürün rekoltelerinde azalmaya ve içme suyu sıkıntılarına yol açıyor.

Ayrıca 2022’de yaşanan aşırı kurak sezonun ardından 2023’te de ciddi bir kuraklık yaşandığı, bu kuraklığın özellikle tarımda halen etkisini sürdürdüğü belirtiliyor.

Tarım En Büyük Risk Alanı

Türkiye’de mevcut su kaynaklarının yaklaşık yüzde 75’i tarımda kullanılıyor. Bu nedenle kuraklık, en fazla tarım sektörünü etkiliyor.

Rapora göre, 2030’a gelindiğinde olası kuraklık senaryoları, tarımsal üretimi ciddi biçimde düşürebilir. Bu durum hem gıda fiyatlarının artmasına hem de tarımsal ihracatta daralmaya neden olabilir.

Uzmanlar, mevcut su kaynaklarının verimli kullanılması ve alternatif kaynaklara (örneğin yağmur suyu hasadı, gri su geri dönüşümü) yönelme konusunda acil yatırımlar yapılması gerektiğini vurguluyor.

Türkiye’de Kuraklık Riski ile Mücadelede Zaman Daralıyor

Türkiye’de kuraklık riski artık soyut bir çevre sorunu değil; somut bir ekonomik, sosyal ve hatta güvenlik riski haline geldi. Yukarıda saydığımız 5 kritik veri, bu tehlikenin ne kadar yakın ve ne kadar kapsamlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Kuraklıkla mücadele için acil adımlar atılmazsa, Türkiye hem tarım hem de içme suyu alanında ciddi krizlerle karşı karşıya kalabilir. Su yönetimi politikaları, iklim dostu tarım uygulamaları ve sürdürülebilir şehir planlaması bu riskin azaltılmasında kritik rol oynayacak.

Benzer içerikler ve daha fazla haber içeriğine ulaşmak için tıklayın.

Önceki Yazı

Cornetto’nun Yaz Göründü Kampanyası Gözümüzden Kaçmadı

Sonraki Yazı

Pınar Canlı, BDR Thermea Group’un Avrupa Satış ve Pazarlamasını Üstlendi