ABD AB ticaret anlaşması, 2025 yazında ekonomik gündemin merkezine oturdu. ABD Başkanı Donald Trump ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in İskoçya’daki görüşmesiyle açıklanan bu yeni ticaret mutabakatı, küresel ticaret dengelerinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
Tarifelerde indirime gidilmesi, bazı ürünlerde karşılıklı muafiyetlerin sağlanması ve enerji anlaşmaları bu anlaşmanın dikkat çeken başlıkları arasında yer alıyor. Henüz tüm detayları açıklanmasa da, şimdiden etkileri dünya ekonomisi açısından geniş çaplı sonuçlar doğurabilir.
Temel Değişiklikler: Tarifeler ve Muafiyetler
Yeni ABD-AB ticaret anlaşmasının merkezinde tarifelerin azaltılması yer alıyor. Daha önce yüzde 30 oranında uygulanması planlanan gümrük vergileri, bu anlaşmayla birlikte yüzde 15’e çekiliyor. Bu değişiklik, Avrupa’dan ithal edilen birçok ürün için daha uygun fiyatlar anlamına geliyor.
En dikkat çekici başlıklardan biri ise karşılıklı olarak sağlanan ürün bazlı tarife muafiyetleri. Uçaklar ve jenerik ilaçlar başta olmak üzere bazı stratejik ürünler için taraflar karşılıklı olarak gümrük vergilerini kaldırma kararı aldı. Bu durum, özellikle ilaç ve havacılık sektörlerinde maliyetleri düşürecek ve ticaret hacmini artıracak.
Ancak, Avrupa şarapları ve alkollü içecekler gibi bazı ürünler için bu muafiyetlerin geçerli olup olmayacağı henüz netlik kazanmadı. Bu maddelerin görüşmeleri halen devam ediyor.
750 Milyar Dolarlık Enerji Alımı Taahhüdü
Anlaşmanın ekonomik boyutunu büyüten en önemli maddelerden biri, Avrupa’nın ABD’den yapacağı enerji ithalatı oldu. Avrupa Birliği, önümüzdeki üç yıl içinde Amerika’dan toplamda 750 milyar dolarlık enerji alımı yapmayı taahhüt etti.
Bu madde, sadece ticari bir kazanım değil; aynı zamanda enerji güvenliği ve jeopolitik dengeler açısından da büyük önem taşıyor. Avrupa, bu anlaşma sayesinde enerji tedarik kaynaklarını çeşitlendirmiş olacak. ABD ise enerji ihracatını artırarak ekonomik büyümesine katkı sağlamayı hedefliyor.
Enerji ithalatının hangi kalemlerden oluşacağı henüz netleşmemekle birlikte, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ve petrol ürünlerinin öne çıkması bekleniyor.
Trump’ın Sert Ticaret Stratejisi ve Yeni Anlaşmalar
Donald Trump’ın ticaret politikaları, görevde olduğu süre boyunca agresif ve tehditkâr tutumlarıyla sık sık gündeme geldi. Bu anlaşma da aslında Trump’ın “yüksek tarifeler” tehdidinden sadece günler önce duyuruldu. Bu tehdit, tarafları hızlıca masaya oturtan en önemli faktörlerden biri oldu.
Trump, sadece AB ile değil; Japonya ve Çin gibi diğer büyük ticaret ortaklarıyla da benzer görüşmeler yürütüyor. Japonya ile yeni bir ticaret anlaşması geçtiğimiz hafta imzalandı. Çin ile ise devam eden görüşmelerin sonunda tarafların tarifeleri karşılıklı olarak askıya alma süresini 90 gün daha uzatması bekleniyor.
Bu durum, Trump’ın stratejisinin kısa vadede ticari kazanımlar elde etmeyi hedeflediğini; ancak uzun vadede hukuki ve siyasi tartışmalara açık olduğunu gösteriyor.
Hukuki Süreç Devam Ediyor
Trump yönetiminin tarifelere dayalı ticaret politikası, sadece ekonomik değil hukuki tartışmaların da merkezinde yer alıyor. Mayıs ayında ABD Uluslararası Ticaret Mahkemesi, bu politikalara karşı bazı kararlar vermişti. Bu hafta içinde bir temyiz mahkemesinin konuyu ele alması bekleniyor. Konunun nihai olarak ABD Yüksek Mahkemesi’ne taşınması da olasılıklar arasında.
Bu süreç, alınan kararların yasal zemini ve ticaret politikalarının anayasaya uygunluğu açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Eğer mahkemeler Trump’ın politikalarını anayasaya aykırı bulursa, bu sadece ABD-AB anlaşmasını değil, Trump döneminde yapılan tüm ikili ticaret anlaşmalarını etkileyebilir.
ABD AB Ticaret Anlaşması ile Küresel Ticarette Yeni Dönem Başlıyor
Yeni ABD-AB ticaret anlaşması, küresel ticarette yeni bir dönemin habercisi olabilir. Daha düşük tarifeler, karşılıklı muafiyetler ve enerji anlaşmaları sayesinde iki dev ekonomi arasındaki ilişkiler yeniden şekilleniyor.
Bu anlaşma:
-
Avrupa pazarı için ABD ürünlerini daha rekabetçi hale getiriyor.
-
Avrupa şirketlerine ABD pazarında daha kolay erişim sağlıyor.
-
Enerji anlaşmasıyla iki taraf arasında ekonomik bağımlılığı artırıyor.
-
Küresel ekonomide korumacılığın etkilerini yeniden tartışmaya açıyor.
Ancak anlaşmanın bazı maddeleri hâlâ belirsizliğini koruyor. Bu nedenle hem şirketlerin hem de yatırımcıların gelişmeleri dikkatle takip etmesi gerekiyor.
Sonuç olarak, ABD-AB ticaret anlaşması yalnızca iki ekonomi arasındaki tarifeleri düzenlemekle kalmıyor; enerji, ilaç ve havacılık gibi stratejik sektörlerde yeni iş birliklerinin kapısını aralıyor. Anlaşmanın uzun vadeli etkileri, küresel ticaretin yönünü belirlemede önemli rol oynayacak gibi görünüyor.
Benzer içerikler ve daha fazla haber içeriği için tıklayın.