Atlassian işten çıkarma süreci, yalnızca sayı olarak değil, yöntem açısından da teknoloji dünyasında ses getirdi. Şirketin CEO’su Mike Cannon-Brookes’un 150 çalışana gönderdiği önceden kaydedilmiş video, kurumsal iletişimde “ne yapılmamalı?” örneği olarak anılmaya başlandı.
Avustralya merkezli yazılım devinin müşteri destek ve hizmetler ekibine yönelik bu yeniden yapılanma, birçok profesyonel tarafından etik dışı ve duyarsız olarak değerlendirildi. Özellikle yapay zekâ yatırımlarının hızla arttığı bu dönemde, insan kaynağına dair böyle bir yaklaşım ciddi eleştirilerin hedefi oldu.
Önceden Kaydedilmiş Video ile İşten Çıkarma: Kurumsal İletişimde Yeni Dip Nokta
30 Temmuz sabahı, Atlassian çalışanları sıradan bir gün beklerken şirketin CEO’sundan bir video mesaj aldı. Ancak bu video, rutin bir bilgilendirme değil, işten çıkarma duyurusuydu. Dahası, video tüm çalışanlara gönderilmiş olsa da, kimlerin etkileneceği belirtilmemişti.
CEO videoda, etkilenen kişilerin 15 dakika içinde bir e-posta alacaklarını söyledi. E-postalar geldikten kısa bir süre sonra ise bu çalışanların sistem erişimleri kapatıldı. Yani insanlar bir anda işsiz kalmakla kalmadı, dijital olarak da izole edildiler.
İnsan kaynakları uzmanları bu yöntemin duygusal etkisine dikkat çekti. HR Magazine’e konuşan Olive Turon, “Tek tip, mekanik bir mesaj tüm çalışanlara uygulanamaz. Bu insanlar geçimlerini, kariyerlerini kaybediyor” dedi.
Benzer bir uyarı hukuk cephesinden de geldi. İngiliz avukat Matthew Ottley, önceden kaydedilmiş video ile işten çıkarma yapmanın bazı ülkelerde iş hukuku açısından sorun yaratabileceğini vurguladı.
Atlassian’ın Değerleri ile Uygulama Arasında Uçurum Var
Atlassian yıllardır şeffaflık, çalışan dostu politikalar ve güçlü iç iletişim kültürü ile anılıyordu. Ancak bu olay, şirketin temel değerleriyle çeliştiği için çalışanlardan ve sektörden sert eleştiriler aldı.
Bilhassa Avrupa’daki çalışanlar bu süreçten daha çok etkilendi. Şirket, hangi bölgelerde ne kadar işten çıkarma yapıldığını net olarak açıklamasa da, CEO Cannon-Brookes videoda Avrupa’daki sözleşme düzenlemelerinin “karmaşık” olduğunu ancak sürecin devam edeceğini söyledi.
Bu açıklama da yeni tartışmaların fitilini ateşledi. Çünkü bazı ülkelerde çalışan hakları daha güçlü korunurken, video ile toplu işten çıkarma gibi yöntemler hem yasal hem de etik açıdan ciddi soru işaretleri doğuruyor.
İş Gücü Azalırken Yapay Zekâ Artıyor: İronik Bir Dönüşüm
Atlassian işten çıkarma kararını duyurduğu gün, aynı zamanda yapay zekâ temelli hizmetlerini büyütmeye devam ettiğini de açıkladı. Şirket, müşteri ilişkileri ve destek süreçlerinde artık daha fazla AI sistemi kullanacağını duyurdu.
Bu durum, birçok kişi tarafından “insan yerine makine” tercihi olarak yorumlandı. Eski eş CEO Scott Farquhar da aynı gün Avustralya basınına verdiği demeçte, “Her birey, yapay zekâyı hayatında maksimum düzeyde kullanmalı” diyerek dönüşümün arkasında durdu.
Şirketin bu yaklaşımı, dijitalleşme ve verimlilik adına savunulsa da çalışanlar açısından hayal kırıklığı yarattı. İnsan odaklılık vaadiyle büyüyen bir şirketin, aynı çalışanları video mesajla işten çıkarması ve yerine yapay zekâyı devreye sokması, sosyal medyada geniş yankı buldu.
Kurumlar İçin Ders Niteliğinde Bir Vaka
Atlassian’ın işten çıkarma süreci, gelecekte diğer şirketlerin benzer krizleri nasıl yöneteceği konusunda önemli dersler barındırıyor. İşte bu süreçten çıkarılabilecek bazı noktalar:
-
Teknoloji kolaylık sağlar ama duyguyu ortadan kaldıramaz. Video ile işten çıkarma, teknolojik bir çözüm gibi görünse de insani bir ihtiyaç olan empatiyi yok sayar.
-
Şeffaflık, sadece belge değil davranışla ölçülür. Değerleri savunmak, onları her durumda uygulamakla mümkündür.
-
Yapay zekâ, insanı dışlamamalı. Verimliliği artırmak için yapay zekâya yönelmek doğru olabilir ancak bu dönüşümün insanlar üzerindeki etkisi planlı yönetilmelidir.
Benzer içerikler için tıklayın.