Biyofortifikasyon Projesi, Türkiye tarımında besin değeri odaklı sürdürülebilirliği ve toplum sağlığını desteklemek amacıyla Ülker ve Sabancı Üniversitesi iş birliğiyle hayata geçirildi. Günümüzde tarımsal üretimde verimlilik kadar ürünlerin besleyici kalitesi de büyük önem taşıyor. Toprağın mineral içeriğinin azalması, özellikle çinko ve selenyum gibi mikrobesinlerin eksikliğine yol açarken, bu durum insan sağlığını doğrudan etkiliyor. “Gizli açlık” olarak bilinen bu mikrobesin eksikliği, özellikle çocukların gelişimini olumsuz etkileyen küresel bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor.
Sabancı Üniversitesi’nin bilimsel liderliğinde ve Ülker’in üretim gücüyle yürütülen biyofortifikasyon projesi, tohumdan sofraya uzanan bir yaklaşımla buğdayın mineral değerini artırarak hem tarımda hem de halk sağlığında somut faydalar sağlamayı hedefliyor.
Biyofortifikasyon Nedir?
Biyofortifikasyon, tarım ürünlerinin doğal ve çevre dostu yöntemlerle mikrobesinler açısından zenginleştirilmesini ifade eder. Bu yöntem, bitkilerin yetiştiği toprakların ve kullanılan tohumların minerallerle güçlendirilmesini kapsar. Projede özellikle buğday tohumları, insan sağlığı için kritik öneme sahip olan çinko ve selenyum mineralleriyle zenginleştirilmiştir. Bu sayede sadece ürünün fiziksel verimi değil, aynı zamanda içeriğindeki besin değerleri de artırılmış olur.
Biyofortifikasyon sayesinde, yetiştirilen bitkiler daha sağlıklı ve besleyici ürünler sunar. Böylelikle tarımsal üretim, sadece miktar artışına değil, aynı zamanda kalite ve besleyici değer açısından da sürdürülebilir bir hale getirilir. Bu yaklaşım, hem toprak sağlığını korurken hem de tüketicilerin günlük beslenme ihtiyaçlarını daha iyi karşılamayı hedefler. Özellikle mikrobesin eksikliklerinin yaygın olduğu bölgelerde, biyofortifikasyon halk sağlığı açısından kritik bir çözüm olarak görülür ve gıda güvenliği ile beslenme kalitesinin artırılmasında önemli rol oynar.
Projeden Alınan İlk Somut Sonuçlar
Yaklaşık iki yıl süren saha çalışmaları sonucunda önemli bulgular elde edildi:
-
Zenginleştirilen buğdaydan elde edilen tam buğday ununda çinko oranı %46 arttı.
-
Türkiye tarımında doğal olarak düşük olan selenyum ise 18 kat yükseldi.
-
Analizler, mineral artışının hem una hem de nihai ürüne başarıyla aktığını gösterdi.
Saklıköy Tarlada Zenginleştirilmiş Tahıllı Bisküvi: Tarladan Sofraya
Projenin ilk somut çıktısı olarak piyasaya sunulan Saklıköy Tarlada Zenginleştirilmiş Tahıllı Bisküvi serisi, şu çeşitlerle raflarda yer aldı:
-
Tahıllı
-
Sütlü Çikolatalı
-
Pirinç Patlaklı
-
Portakallı
-
Hindistan Cevizli
Bu ürünler, zenginleştirilmiş mineral içeriği sayesinde sadece lezzet değil, sağlık açısından da fark yaratıyor.
Ülker’in Sürdürülebilir Tarım Vizyonu ve Hedefleri
Ülker CEO’su Özgür Kölükfakı, şirketin buğdayı en önemli hammadde kaynağı olarak gördüğünü ve sürdürülebilirlik odaklı “onarıcı tarım” uygulamalarıyla toprağın sağlığını koruma hedefinde olduklarını belirtiyor.
Şirketin hedefleri:
-
2030’a kadar 10 bin dekar alanda onarıcı tarım uygulamak,
-
2025 yılına kadar 101 çiftçiyle bu modeli yaygınlaştırmak,
-
Atalık buğday türü Kavılca gibi yerel değerleri ürünleştirip farkındalık yaratmak.
Bilimsel Uyarı: Toprak Sağlığı ve İnsan Beslenmesi
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Çakmak, “Toprak mineraller bakımından fakirse, gıda da fakirdir, insan da…” diyerek modern tarım uygulamalarının toprağın besin değerini azalttığını ve bunun mikrobesin eksikliklerine neden olduğunu vurguluyor.
Bu durum, özellikle çocuklarda büyüme geriliği ve bağışıklık sorunlarına yol açan “gizli açlık” olarak adlandırılan mikrobesin yetersizliği sorununu derinleştiriyor.
Gelecek İçin Umut: Yeni Gelir Kaynakları ve Yerli Model
Saklıköy Projesi kapsamında geliştirilen biyofortifikasyon modeli, başlangıçta buğday odaklı olsa da potansiyeli çok daha geniştir. Bu yenilikçi yaklaşım, yalnızca buğday üretimiyle sınırlı kalmayıp; ekmek, makarna, süt, çay gibi halkın günlük beslenmesinde temel rol oynayan pek çok farklı tarımsal ürün ve gıda maddesine de uygulanabilir. Böylece, sadece belirli ürünlerin değil, geniş çapta tüketilen birçok gıdanın besin değerlerinin artırılması mümkün hale gelir.
Bu yöntemin yaygınlaşması, çiftçiler için yeni ekonomik fırsatların kapısını aralar. Zenginleştirilmiş ve besleyici değeri yüksek ürünlerin üretimi, pazar payını artırarak üreticilerin gelirlerinde artış sağlar. Aynı zamanda sürdürülebilir ve yerli üretim desteklenerek, Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltmaya yönelik somut adımlar atılır.
Bu model, ülkemizin tarım politikalarında daha sağlıklı, çevre dostu ve ekonomik açıdan güçlü bir yapıya geçişini hızlandıran kritik bir stratejidir. Toprağın verimliliği ve ürünlerin kalitesi yükselirken, halk sağlığına yapılan katkı da uzun vadede daha dirençli bir toplum yaratmayı hedefler. Böylece Saklıköy Projesi’nin biyofortifikasyon yaklaşımı, sadece tarımsal üretim açısından değil, Türkiye’nin gıda güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri açısından da büyük bir öneme sahiptir.
Neden Bu Proje Çok Önemli?
-
Türkiye’de buğday üretimi miktarın yanında besin kalitesi açısından da geliştirilmesi gereken bir alan.
-
Çinko ve selenyum gibi mikrobesin eksiklikleri halk sağlığı için kritik risk teşkil ediyor.
-
Biyofortifikasyon hem üreticilere hem tüketicilere değer katıyor.
-
Sürdürülebilir tarım politikalarının markalarla desteklenmesi yaygınlaşmayı hızlandırıyor.
Benzer içerikler ve daha fazla kampanya haberine ulaşmak için tıklayın.