Jeo-Atlas: Kahve Dünyası’ndan Betonlaşmaya Sanatsal Yanıt

Jeo-Atlas

Jeo-Atlas, doğayla insan arasındaki çatışmayı görünür kılan güçlü bir sanat yerleştirmesi olarak Karaköy sokaklarında yükseliyor. Kahve Dünyası’nın kamusal sanatı destekleme vizyonuyla 2017’den bu yana sürdürdüğü Yanköşe projesi, bu yıl 11. edisyonunda sanatçı Alper Aydın’ın çarpıcı eseri Jeo-Atlas’a ev sahipliği yapıyor. Eser, hem şehirleşmenin fiziksel etkilerini yansıtıyor hem de zihinsel ve duygusal bir yüzleşme alanı yaratıyor.

Duvar boyunca uzanan bu yerleştirme, özellikle kontrolsüz kentleşmenin çevreye verdiği zararı görünür kılarken, izleyiciyi doğayla olan bağını sorgulamaya davet ediyor. Bir zaman belgesi, bir vicdan aynası ve bir farkındalık çağrısı olan Jeo-Atlas, şehirli bireyin yaşam alanı ile doğa arasındaki gerilime sanatsal bir perspektiften yaklaşmasını sağlıyor.

Kentleşmenin Anatomisi: Jeo-Atlas Ne Anlatıyor?

Alper Aydın’ın yaratıcı vizyonuyla şekillenen Jeo-Atlas, Karaköy’deki Yanköşe duvarını dikey bir yeryüzüne dönüştürüyor. Eser, üzerine yerleştirilmiş onlarca oyuncak dozerle, betonlaşmanın geldiği noktayı simgeliyor. Bu simgeler, masum birer oyuncak gibi görünse de, aslında doğaya verilen zararın görsel temsili olarak izleyiciyi sarsıyor.

Aydın, bu yerleştirmeyi son 10 yıldır gözlemlediği Türkiye’nin topografik dönüşümüne sanatsal bir tepki olarak kurguluyor. Sanatçının ifadesiyle:
“Her gelişimde şehirlerin değiştiğini fark ettim. Bu çalışma o dönüşümün bir haritası gibi. Duygularla, sezgilerle ortaya çıktı. Çünkü sanat, hesapla değil hissederek yapılır.”

Bu yönüyle eser, yalnızca fiziksel bir sanat nesnesi değil; aynı zamanda duygusal bir anlatı, sosyopolitik bir belge ve bireyin doğayla kurduğu ilişkinin sorgulandığı bir platform.

Çocukların Gözünden Sanat: Kamusal Alanda Etkileşim

Jeo-Atlas’ın kamusal alanda sergilenmesi, sanatın sadece galerilerde değil, herkesin gündelik yaşamında yer alması gerektiğini vurguluyor. Alper Aydın için en etkileyici anlar, eseri çocukların fark edip tepki göstermesiyle yaşanıyor.

“Yoldan geçen çocuklar, duvarda 50 dozeri bir arada görünce şaşırdı, etkilendi. Bu, projenin dilinin karşıya geçtiğini ve bir farkındalık yarattığını gösteriyor. Bu bağ çok özel.” diyor sanatçı.

Çocukların verdiği bu içgüdüsel tepkiler, Jeo-Atlas’ın dilinin anlaşılır ve evrensel olduğunu kanıtlıyor. Aynı zamanda eserin duygusal derinliği, çocukların algısında yankı buluyor. Bu da sanatın gerçek potansiyelinin sadece izlenmek değil, hissedilmek olduğunu ortaya koyuyor.

Jeo-Atlas Bir Uyarı mı, Umut mu?

Jeo-Atlas, doğaya verilen zararların izini sürerken, geleceğe dair de bir mesaj taşıyor. Eser, yok olan yeşil alanları, kaybolan canlı yaşamını ve betonun giderek işgal ettiği alanları görünür kılıyor. Ama bu anlatı, karamsar bir çerçeveden değil; farkındalık yaratma ve sorumluluk alma çağrısıyla sunuluyor.

Alper Aydın’ın Jeo-Atlas’ı, geçmişi belgeleyen bir arşiv gibi işliyor ama aynı zamanda geleceğe dair bir bilinç inşa etme çabası da barındırıyor. Kahve Dünyası’nın bu projeye ev sahipliği yapması, özel sektörün toplumsal ve çevresel meselelere sanat aracılığıyla katkı sunabileceğinin güçlü bir örneği.

Jeo-Atlas, sanatın dönüştürücü gücünü ve çevresel sorumluluğun kolektif bilinçle nasıl beslenebileceğini gösteren bir örnek olarak Karaköy sokaklarında izleyiciyi karşılıyor.

Kahve Dünyası Jeo-Atlas

Künye

Sanatçı: Alper Aydın

Mimari Destek: Kıymet Altunyurt

Sergi Süresi: Nisan – Ekim 2025

Seçici Kurul: Dilara Altınkılıç Kutmangil, Kaan Altınkılıç, Evrim Altuğ, Bülent Erkmen, Fatoş Üstek

Proje Koordinasyonu: Tuna Ortaylı

Görsel Kimlik: BEK Tasarım

Prodüksiyon: OCD Works

Fotoğraf: Flufoto

Video: Volkan Öze

Benzer içerikler için tıklayın.

Önceki Yazı

TAB Gıda Sürdürülebilirlikte “Bir Hamburgerden Daha Fazlası” Olduğunu Kanıtlıyor

Sonraki Yazı

Magnum Bakery İlk Adımını İstanbul’da Attı: Çikolata Fırına Girdi