Kadınlar ve Yapay Zekâ Kullanımı: Neden Erkeklerden %25 Geri Duruyorlar?

Kadınlar ve yapay zeka kullanımı

Kadınlar ve yapay zekâ kullanımı üzerine yapılan araştırmalar, cinsiyetler arası teknoloji adaptasyon farkının düşündüğümüzden daha derin olduğunu ortaya koyuyor. Harvard, Chicago ve Berkeley gibi prestijli kurumların yayımladığı bulgular; kadınların yapay zekâya karşı daha temkinli ve mesafeli yaklaştığını, bunun da çoğunlukla etik kaygılar, görünürlük baskısı ve toplumsal önyargılardan kaynaklandığını gösteriyor.

Peki bu mesafe nasıl kapanır? Kadınlar neden teknolojiyi benimsemekte daha yavaş davranıyor? Hangi yaş grupları bu farkı büyütüyor ya da daraltıyor? Bu yazıda, üretken yapay zekâ araçlarıyla kurulan ilişkiyi cinsiyet temelli olarak ele alıyor, Türkiye ve dünyadan verilerle bu eşitsizliği görünür kılıyoruz.

Kadınlar Yapay Zekâyı “Etik Dışı” mı Görüyor?

Harvard Üniversitesi’nden Rembrand Koning’in liderliğinde yapılan araştırmaya göre, kadınlar üretken yapay zekâ teknolojilerini erkeklere oranla %25 daha az kullanıyor. Araştırmanın dikkat çeken kısmı ise kadınların bu teknolojileri “hile yapmak” ya da “yetersizliklerini örtmek” gibi etik olmayan biçimlerde algılama eğiliminde olması.

Kadın çalışanlar, erkek meslektaşlarına kıyasla iş yerinde daha fazla yetkinlik ispatlamak zorunda bırakılıyor. Bu nedenle yapay zekâdan faydalandıklarında, yetkinliklerinin sorgulanacağından ya da başarının yalnızca teknolojiye bağlanacağından korkuyorlar. Erkekler ise aynı destek için “verimlilik artırma” perspektifinden değerlendirme alırken, kadınlar hâlâ “gerçekten yeterli mi?” sorusunun gölgesinde kalıyor.

Koning, bu durumu şöyle özetliyor:

“Kadınlar doğru cevabı vermiş olsalar bile, bunu yapay zekâ aracılığıyla yaptıkları anlaşılırsa ‘hile’ yapmış gibi yargılanmaktan endişe ediyorlar.”

Kadınlar ChatGPT’yi Ne Kadar Benimsiyor?

Danimarka İstatistik Kurumu’nun desteğiyle yapılan ve 100 bin kişinin katıldığı başka bir araştırma, kadınların yalnızca %29’unun ChatGPT gibi üretken yapay zekâ araçlarını benimsediğini ortaya koyuyor. Bu oran erkeklerde çok daha yüksek. Cinsiyet temelli iş bölümü bu farkın yalnızca %25’ini açıklayabiliyor; yani geriye kalan büyük kısım kültürel ve yapısal nedenlere dayanıyor.

Deloitte’un 2023 Dijital Tüketici Trendleri Araştırması’na göre ise kadınların üretken yapay zekâ kullanım sıklığı yaş aldıkça artıyor ama benimseme oranı yaşla azalıyor. 35-44 yaş aralığında üretken YZ’yi günde bir kez kullanan kadınların oranı %11 iken, bu oran 45-55 yaş aralığında %16’ya yükseliyor. Türkiye’de de benzer bir tablo var. OECD verilerine göre 2010’da 55-64 yaş grubu kadınların YZ destekli işlerdeki istihdam oranı %29 iken bu oran 2020’de ancak %35’e yükselmiş durumda.

STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) dışı alanlarda kadınlar toplam istihdamın %49’unu oluştururken, STEM alanında bu oran sadece %29. Avrupa Birliği genelinde bilim ve mühendislik mesleklerinde kadın çalışan oranı ise yalnızca %27.

Cinsiyet Temelli Algı, Teknolojiyi Nasıl Şekillendiriyor?

Berkeley Üniversitesi’nden Nicholas G. Otis’in liderliğinde yürütülen “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizlikleri ve Üretken Yapay Zekâya İlişkin Küresel Kanıtlar” araştırması, geleceğe dair ciddi bir uyarı içeriyor: Eğer bu eşitsizlikler giderilmezse, kadınların üretken yapay zekâ sistemlerinde yeterince temsil edilmemesi, sistemin cinsiyetçi verilerle eğitilmesine yol açacak ve bu durum döngüsel bir eşitsizliği besleyecek.

Otis’e göre:

“Kadınların YZ’deki yetersiz temsili, teknolojiye olan uzaklıklarını artırmakla kalmıyor; aynı zamanda kadın ihtiyaçlarının algoritmalara yansımamasına da neden oluyor.”

Dünya Ekonomik Forumu’na göre yapay zekâ ve veri biliminde çalışan kadın oranı yalnızca %22. Bu düşük oran, teknoloji üretiminde kadının sesinin duyulmamasına ve veri setlerinin homojenleşmesine neden oluyor. Sonuçta, kadınlar tarafından kullanılmayan bir sistem, kadınların ihtiyaçlarını da karşılamıyor.

Kadınların YZ’ye Katılımı İçin Atılan Adımlar

Olumsuz tabloya rağmen, birçok marka ve kuruluş bu farkı kapatmak için harekete geçti. Google, kadınlara özel YZ eğitimleri ve mentorluk programları sunan “Women in AI” girişimini başlattı. IBM ise YZ’de etik ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanında önemli araştırmalar yürütüyor.

Türkiye’de de bu yönde örnekler dikkat çekiyor:

  • Teknosa, “Kadın İçin Teknoloji” projesi ile 35 binden fazla kadının teknolojiyle yakınlaşmasını sağladı.

  • Samsung & UNDP Türkiye iş birliğiyle hayata geçirilen “Innovation Campus”, kadınlara kodlama, yapay zekâ ve IoT gibi konularda yetkinlik kazandırıyor.

  • L’Oréal Türkiye, 50 yaş üstü kadınlara yönelik “50+ Tekno Kadın Guru” programıyla daha ileri yaştaki kadınların dijital becerilerini güçlendirmeye odaklanıyor.

Bu adımlar, kadınların teknolojiyi yalnızca tüketen değil, aynı zamanda şekillendiren bireyler olmasının önünü açmayı hedefliyor.

Kadınlar ve Yapay Zekâ Kullanımı Konusunda Eşitlik Mümkün mü?

Yapay zekâ teknolojileri gelişmeye devam ettikçe, bu sistemleri kimin nasıl kullandığı da daha kritik hale geliyor. Kadınların geri planda kalması sadece bireysel değil, toplumsal bir kayıp anlamına geliyor. Temsili artırmak için hem yapısal engellerin ortadan kaldırılması hem de teknolojinin daha kapsayıcı şekilde tasarlanması gerekiyor.

Eğitim, erişim ve güven ortamı sağlandığında, kadınların üretken yapay zekâya olan katılımı sadece artmakla kalmayacak, aynı zamanda daha etik, dengeli ve toplumsal fayda odaklı bir dijital dönüşümün de önünü açacaktır.

Benzer içeriklere için buraya tıklayın.

Önceki Yazı

3 Özel Tasarımda Kullanılan Levi's Kumaşlı Crocs Terlikler

Sonraki Yazı

Dikkat Çeken Tek Paletli Motosiklet