Son yıllarda yapay zeka destekli iletişim araçları, özellikle ChatGPT gibi modeller, günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Ancak Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) gerçekleştirdiği son araştırma, bu teknolojilerin beyin üzerindeki etkilerini ilk kez bu kadar kapsamlı ve bilimsel bir şekilde ortaya koydu.
Bu çalışma, yapay zekanın öğrenme süreçlerimizde nasıl bir rol oynadığını, bilişsel işlevlerimizi ne şekilde etkilediğini ve özellikle genç nesillerde ortaya çıkan değişimleri detaylıca inceliyor.
Yapay Zeka Kullanımı Beyin Aktivitesini Azaltıyor
Araştırmada katılımcılar iki gruba ayrıldı. Bir grup metin üretiminde tamamen kendi bilgi birikimini kullanırken, diğer grup yapay zeka destekli araçlardan yararlandı. EEG (elektroensefalografi) ölçümleri, yapay zeka kullananların beyin aktivitelerinde yüzde 40’a varan bir düşüş olduğunu gösterdi.
Bu durum, yapay zekanın bilişsel çaba ve zihinsel aktiviteyi önemli ölçüde azalttığını ortaya koyuyor. Yani, teknolojinin kolaylaştırıcı etkisi, beyni daha az zorlamamıza neden oluyor.
Hafıza ve Aidiyet Duygusu Üzerindeki Olumsuz Etkiler
Yapay zeka kullanan katılımcılar, hafıza testlerinde de yüzde 25 oranında daha düşük performans gösterdi. Bu düşüş, teknolojinin kısa vadede öğrenme ve hatırlama yeteneğimizi zayıflatabileceğine işaret ediyor.
Ayrıca, araştırma yapay zeka destekli içerik üretiminde ortaya çıkan “aidiyet duygusu”nu da masaya yatırdı. Katılımcıların yapay zeka yardımıyla hazırladıkları içeriklere karşı bağlılık ve sahiplenme hislerinin azaldığı gözlemlendi. Bu, bireyin yaptığı işin anlamı ve motivasyonunu etkileyebilir.
Özellikle 18-25 yaş aralığındaki gençler, bu bilişsel etkilerden daha yoğun şekilde etkilendi. Araştırma, gençlerin problem çözme becerilerinde kısa vadede belirgin bir düşüş olduğunu ortaya koydu.
Bu bulgu, eğitim ve gelişim çağındaki bireylerin yapay zeka kullanımında dikkatli olunması gerektiğini, bilinçsiz teknolojik araç kullanımının zihinsel yetenekleri olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor.
MIT araştırması, yapay zekanın sunduğu kolaylığın bir nevi “bilişsel borç” yaratabileceğini ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 70’i, kendi ifadeleri yerine yapay zekanın önerdiği cümleleri tercih etti.
Bu durum kısa vadede zamandan ve çabadan tasarruf sağlasa da, uzun vadede zihinsel faaliyetlerin zayıflamasına yol açabiliyor. “Bilişsel borç”, teknolojinin beyin üzerindeki tembelleştirici etkisini ifade eden bir kavram olarak dikkat çekiyor.
Nilay Arslan’dan Bilinçli Kullanım Çağrısı: “Doğru Eğitim Olmadan Teknoloji Yetersiz”
Eğitim teknolojileri alanında uzman ve Uplife Academy Kurucusu Nilay Arslan, MIT araştırmasının sonuçlarını değerlendirirken yapay zekanın faydalarını kabul ediyor, ancak sürecin sadece teknolojiyle çözülemeyeceğini vurguluyor:
“Yapay zekanın sağladığı kolaylık inkâr edilemez, fakat öğrenme yalnızca doğru cevaba ulaşmak değildir. O cevaba nasıl ulaştığımız, hata yaparak öğrendiğimiz süreç çok daha değerlidir. Bu nedenle gençlere bu teknolojileri yasaklamak yerine, bilinçli kullanım yollarını öğretmeliyiz.”
Arslan, teknolojinin etkili bir öğrenme aracı olabilmesi için rehberlik ve iyi tasarlanmış eğitim modellerinin şart olduğunu belirtiyor. Eğitim sistemlerinin, yapay zekanın avantajlarından faydalanırken bireyin aktif düşünme ve üretme süreçlerini desteklemesi gerektiğini de ekliyor.
Eğitimde Yeni Dönem: Teknoloji ve İnsan Zekasının Dengesi
MIT’nin bu önemli araştırması, yapay zekanın öğrenme üzerindeki etkileri konusunda kritik uyarılar sunuyor. Günümüzde hızla artan yapay zeka kullanımının, özellikle gençlerin bilişsel becerileri üzerinde yaratabileceği olumsuz etkiler göz ardı edilmemeli.
Bu nedenle eğitimciler, aileler ve teknoloji geliştiriciler birlikte çalışarak yapay zekanın bilinçli ve dengeli kullanımını teşvik etmeli. Teknolojiyi öğrenme süreçlerine entegre ederken, bireyin zihinsel yeteneklerini ve yaratıcılığını da koruyacak yöntemler geliştirilmelidir.
Benzer içerikler için tıklayın.