ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), 30 Temmuz 2025 itibarıyla yürürlüğe koyduğu yeni güvenlik protokolüyle gündemde. Ajans, artık tüm tesislerinde çalışanlar, ziyaretçiler, eşyalar ve araçlar üzerinde rastgele güvenlik araması uygulamasına geçti. Bu adım, sadece fiziksel güvenlik açısından değil, çalışan hakları, özel yaşamın gizliliği ve kurumsal sadakat gibi pek çok etik ve hukuki başlığı da beraberinde getirdi.
NASA’nın iç yazışmalarına göre, bu yeni protokol kapsamındaki aramalar önceden belirlenmiş rutin denetimler değil; tamamen rastgele seçime dayalı olarak gerçekleştirilecek. Ajansın Washington DC’deki genel merkezinde, farklı giriş noktalarına göre farklı tarama yöntemleri kullanılacak:
-
Batı girişinden giren personel, metal dedektörlerden geçecek.
-
Doğu girişinden gelen personel ise, güvenlik görevlileri tarafından el dedektörüyle kontrol edilecek.
-
Kişisel çantalar, laptoplar ve diğer eşyalar da seçime bağlı olarak elle aranabilecek.
Araçlar içinse sürücülerden kısa süreliğine araçtan inmeleri istenecek ve araçlar 5 dakikayı geçmeyecek şekilde denetlenecek. Yetkililer, bu uygulamaların işleyişini “kısa süreli, sistematik ve etkili” olarak tanımlıyor.
Yeni Güvenlik Uygulamasının Arka Planı
Peki, bu sert güvenlik önlemi neden şimdi devreye alındı?
Bunun birkaç temel nedeni var:
-
Bütçe Kesintileri:
NASA, 2025 yılının başından itibaren ciddi bütçe daralmaları ile karşı karşıya. Bazı projeler askıya alındı, bazıları ise küçültüldü. Bu süreçte birçok tecrübeli mühendis, bilim insanı ve teknik personel işten çıkarıldı. Bu durum, hem kurumsal huzursuzluğu hem de bilgi sızıntısı riskini artırdı. -
Geçmiş Güvenlik Vakaları:
2023 yılında Boeing hakkında açılan bir davada, şirketin NASA’ya ait Artemis programı bilgilerini izinsiz kullandığı iddia edilmişti. Bu olay, kurum içi veri güvenliği konusunun ne kadar kritik olduğunu ortaya koydu. -
Gözetim Teknolojileriyle Entegrasyon:
NASA’nın bir süre önce, yüz tanıma ve yapay zekâ destekli izleme sistemleri geliştiren Clearview AI yazılımını satın alması da yeni güvenlik vizyonunun habercisi olmuştu. Ajans, artık fiziksel kontrollerin yanı sıra dijital gözetim araçlarını da daha aktif kullanmayı planlıyor.
Eleştiriler: “Güvenlik Gerekçesiyle Mahremiyetin İhlali”
Her ne kadar NASA bu adımı “önleyici ve koruyucu bir önlem” olarak sunsa da, karar çok sayıda eleştiriyi beraberinde getirdi. Öncelikle kurum içindeki bazı çalışanlar, bu uygulamanın doğrudan kişisel mahremiyeti hedef aldığını düşünüyor. Rastgele seçime dayalı olması, “potansiyel suçlu” gibi muamele gördüklerini hissettirdiğini belirtiyorlar.
Özellikle ABD hukukunda “makul şüphe olmadan yapılan aramalar”, anayasal hakların ihlali olarak değerlendirilebiliyor. Bu noktada NASA’nın uygulamasının hukuki zemin açısından tartışmalı olduğu ifade ediliyor.
ABD’de daha önce Exxon Mobil çalışanları tarafından açılan bir davada, benzer rastgele aramaların “çalışanları işten çıkarmak için gerekçe olarak kullanıldığı” ileri sürülmüştü. Bu durum, uygulamanın keyfi kullanıma açık olduğunu gösteriyor.
Kurum İçi Atmosfer ve Kurumsal Sadakat
Güvenlik protokollerinin uygulanmasında dengeli davranmak, kurum kültürünü korumak açısından son derece önemli. Ancak bazı uzmanlara göre NASA bu dengeyi kaçırmış olabilir.
Ajansın eski çalışanı ve sektör yorumcusu Keith Cowing, rastgele aramaların kurumsal sadakati ve güven duygusunu zedeleyeceğini düşünüyor:
“Bu insanlar sizin uzaya insan göndermenizi sağlayan ekip. Onlara güvenmek yerine üzerlerine baskı kurmak, kurumsal sadakati zedeler. Güvenlik gerekçesiyle yapılan kontrol, şeffaflık ve insan onurunu koruyarak yapılmalı.”
Cowing’e göre, kurumun çalışanları potansiyel tehdit olarak değil, başarıya giden yolun en değerli parçası olarak görmesi gerekiyor. Aksi takdirde NASA gibi prestijli bir kurumda bile iç motivasyon ve bağlılık hızla düşebilir.
Diğer Kurumlarda Benzer Uygulamalar Var Mı?
NASA’nın bu uygulaması tamamen benzersiz değil. ABD’nin savunma ve enerji gibi stratejik sektörlerinde faaliyet gösteren bazı büyük firmalar da benzer uygulamalara başvuruyor. Örneğin:
-
Lockheed Martin, çalışanlarının belirli tesislerde rastgele kontrol edilebilmesine olanak tanıyan protokolleri uzun yıllardır kullanıyor.
-
Dow Chemical, benzer biçimde, risk analizi sonucuna göre çalışanlarına yönelik belirli güvenlik aramaları gerçekleştirebiliyor.
Ancak burada önemli olan detay, bu uygulamaların önceden bilgilendirme ve gönüllülük ilkesiyle yürütülüp yürütülmediği. NASA örneğinde çalışanların bir kısmı uygulamanın yeterince açık şekilde anlatılmadığını ve “üstten gelen bir emir gibi” sunulduğunu dile getiriyor.
Dijital Gözetim Endişeleri: Clearview AI Faktörü
NASA’nın güvenlik stratejisini sadece fiziki önlemlerle sınırlı tutmadığı biliniyor. Ajansın Clearview AI ile olan işbirliği, bu durumu daha da tartışmalı hâle getiriyor. Yüz tanıma ve yapay zekâ ile desteklenen gözetim sistemleri, çalışanların her hareketinin izlenebilmesine olanak tanıyor.
Sivil toplum örgütleri ve dijital hak savunucuları, bu sistemlerin ciddi mahremiyet ihlallerine yol açabileceğini belirtiyor. Özellikle hiçbir suça karışmamış bireylerin sürekli izlenmesi, toplumda bir gözetim devleti algısının doğmasına neden olabilir.
Dengeyi Kurmak Şart
NASA’nın başlattığı rastgele güvenlik araması protokolü, kurumsal güvenlik ile bireysel haklar arasındaki hassas çizgide yürüyen bir karar. Kurum, içeriden gelebilecek tehditlere karşı önlem almaya çalışırken, çalışanların motivasyonunu ve güven duygusunu da zedeleyebilir.
Uzay gibi insanlık adına kritik misyonların yürütüldüğü bir kurumda, güvenlik kültürü ancak saygı ve şeffaflıkla güçlenebilir. Bu noktada NASA’nın atacağı bir sonraki adım, sadece fiziksel güvenliği değil, insani değerleri de önceliklendiren bir yaklaşımı yansıtmalı.
Benzer içerikler için tıklayın.