İşitme engelli izleyicilerin tiyatroda yaşadığı izolasyonu sona erdirmeyi amaçlayan Unmute projesi, teknolojiyi bir empati aracına dönüştürerek erişilebilir sanat kavramını yeniden tanımlıyor.
Sanatın evrensel olduğu söylenir, peki ya erişimi? Tiyatro salonlarında işitme engelli bireylerin yaşadığı deneyim, ne yazık ki çoğu zaman “dışlanmışlık” hissiyle gölgeleniyor. Sadece diyalogları değil, ortamdaki atmosferi, müziğin ritmini ve sesin duygusunu kaçırmak, izleyiciyi pasif bir konuma itiyor. Meta için hazırlanan öğrenci projesi “Unmute”, tam da bu soruna parmak basarak erişilebilir sanat adına umut verici bir çözüm sunuyor.

Tiyatro “Sessiz” Olmak Zorunda Değil
Newhouse Kamu İletişim Okulu öğrencilerinin vizyonuyla ortaya çıkan proje, sahneyi işitme engelliler için sessiz bir film olmaktan çıkarıyor. Konsept, izleyicilerin gösteriyi sadece gözleriyle değil, bedenleriyle de hissetmelerini sağlıyor. Woojer teknolojisiyle sesler titreşime dönüşürken, Meta’nın akıllı gözlükleri duygusal tonlamaları görselleştiriyor. Bu sayede izleyici, oyuncunun öfkesini veya hüznünü anlık olarak hissedebiliyor.

Dışlanmışlıktan Katılımcılığa Geçiş
Projenin en güçlü iç görüsü, işitme engelli topluluğun canlı gösterilerde hissettiği “izole olma” duygusu. Mevcut üst yazı sistemlerinin yetersizliği, izleyicinin olay örgüsünden kopmasına neden olabiliyor. Unmute, sunduğu renk kodlu ve animasyonlu altyazı sistemiyle bu kopukluğu gideriyor. Erişilebilir sanat, sadece fiziksel engelleri kaldırmak değil, duygusal bariyerleri de yıkmaktır.
Henüz Başlangıç Aşamasında
Şu an için bir farkındalık ve konsept çalışması olan Unmute; Adrian Berger ve Kate Barrett gibi genç yaratıcıların imzasını taşıyor. Henüz ticari bir ürün olmasa da, markaların ve kültür-sanat kurumlarının erişilebilir sanat konusunda atması gereken adımlara ışık tutuyor. Teknoloji, kimseyi arkada bırakmadığında gerçek amacına ulaşmış demektir.
Teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek için diğer yazılarımıza göz atın.