Yapay zekâ şarkıları, son yıllarda müzik platformlarını hızla ele geçiriyor. Spotify’dan YouTube’a kadar pek çok dijital mecrada, arkasında gerçek bir sanatçı ya da müzik grubu olmayan binlerce içerik dolaşıyor. İlk bakışta 70’lerden kalma nostaljik bir albüm gibi görünse de, aslında bu müziklerin çoğu tamamen yapay zekâ tarafından oluşturuluyor. Ve çoğu dinleyici, bunun farkında bile değil.
Sussex Üniversitesi’nden araştırmacılar, Concubanas isimli sahte müzik grubunu bu durumun en dikkat çeken örneklerinden biri olarak gösteriyor. YouTube’da milyonlarca izlenmeye ulaşan bu grup, 1974’te yayınlandığı belirtilen “Rumba Congo” adlı albümüyle viral oldu. Hakkında yazılanlara göre grup 1971’de kurulmuş ve 1992’de dağılmış. Ancak gerçek şu: Bu grubun da, albümün de müziğin de hiçbir şekilde fiziksel bir karşılığı yok. Her şey tamamen yapay zekâ üretimi.
YouTube’daki Zauret Records kanalının videonun sonunda belirttiği gibi bu içerikler birer kurgu. Ancak açıklamaları okumadan, bu müziğin gerçek olup olmadığını anlamak neredeyse imkânsız. Ve benzeri içeriklerin sayısı her geçen gün artıyor.
Yapay Zekâ Şarkıları Müzik Sektörünü Dönüştürüyor
Günümüzde yapay zekâ ile oluşturulan şarkılar, sadece sanat denemesi olmaktan çıktı. Araştırmalar, 2028 yılına kadar bu tür içeriklerin müzik sektörüne 4 milyar dolarlık bir ekonomik katkı sağlayabileceğini öngörüyor. Bu da dijital müzik gelirlerinin yaklaşık %20’sine karşılık geliyor. Spotify, Apple Music ve YouTube gibi platformlarda yapay zekâ destekli içeriklerin sayısı her geçen gün çoğalıyor.
Bu müzikler dinleniyor, beğeniliyor, paylaşılıyor — ancak çoğu zaman arkasında insan yok. Yapay zekâ, yalnızca besteyi değil, vokalleri, enstrümantasyonu ve hatta albüm görselleriyle birlikte geçmiş hikâyeyi bile oluşturabiliyor.
Yapay Zekâ ile Müzik Üretimi Etik Sorular Doğuruyor
Bu gelişmelerin müzik üretimini demokratikleştirdiği söylenebilir. Ancak bir o kadar da endişe verici. En büyük problem şeffaflık. Yani bir şarkının yapay zekâ tarafından mı, yoksa gerçek bir sanatçı tarafından mı üretildiğini anlamak mümkün değil. Dinleyicinin kandırılması ya da yanlış yönlendirilmesi, müzik kültüründe güven sorununa yol açabilir.
Google, bu konudaki riskleri kabul etmiş ve müziklerde etiketleme sistemine geçilmesi gerektiğini savunmuştu. Ancak Spotify gibi platformlardan bu konuda net bir adım henüz gelmiş değil.
İşin bir diğer boyutu ise duygusal bağ. Müzik, sadece ses değil; bir ifade biçimi. Duygularla, deneyimlerle, yaşanmışlıklarla anlam kazanıyor. Dinleyiciler, yapay zekâ müziklerinden keyif alsalar da, bir noktadan sonra “gerçeklik” arayışına yeniden dönebilirler. Bu da sektörde yapay ve insan üretimi müzikler arasında net bir ayrım ihtiyacını artırıyor.
Yapay zekâ müziği, geleceğin kaçınılmaz bir parçası haline geliyor. Ancak bu içeriklerin açıkça etiketlenmemesi, hem etik sorunlar yaratıyor hem de müzik kültürünün güvenilirliğini tehdit ediyor. Dinleyicinin neye kulak verdiğini bilmesi gerekiyor. Aksi halde, dinlenen müziğin gerçek bir sanatçıdan mı yoksa satır satır kodlardan mı çıktığı ayırt edilemez hale gelecek.
Benzer içerikler için tıklayın.