Yapay Zekanın İş Hayatındaki Rolü Yüzde 78 Zam Yüzde 66 İşten Çıkarma AI ile

Yapay zekanın iş hayatındaki rolü

Yapay zekanın iş hayatındaki rolü, geçmişte yalnızca süreçleri hızlandırmakla sınırlıyken bugün stratejik kararların merkezine yerleşmiş durumda. Özellikle insan kaynakları gibi çalışanların doğrudan etkilendiği alanlarda, yapay zeka araçları artık yalnızca analiz yapmakla kalmıyor; işten çıkarma, zam ve terfi gibi kritik kararları da doğrudan yönlendiriyor.

ResumeBuilder.com’un 2025 yılında 1.342 yöneticiyle yaptığı kapsamlı araştırma, bu dönüşümün boyutlarını gözler önüne seriyor. Araştırmaya göre, yöneticilerin %66’sı işten çıkarma kararlarında yapay zekadan faydalanıyor. Daha da dikkat çekici olan ise, katılımcıların %78’inin zam kararlarında, %77’sinin ise terfi kararlarında yapay zeka araçlarını doğrudan kullandığını belirtmesi.

Bu veriler, yapay zekanın sadece operasyonel değil, aynı zamanda insan odaklı ve etik boyutu yüksek konularda da söz sahibi olduğunu gösteriyor. Peki bu dönüşüm neleri beraberinde getiriyor? Hangi araçlar tercih ediliyor? Riskler neler? Gelin birlikte bakalım.

İşten Çıkarma Kararlarında Yeni Dönem: AI Artık Söz Sahibi

İşten çıkarma kararları, iş dünyasında en hassas ve en riskli süreçlerden biri olarak bilinir. Bu nedenle geçmişte bu tür kararlar genellikle yalnızca insan kaynakları yöneticileri ve üst düzey liderlik kadrosu tarafından değerlendirilirdi. Ancak artık bu kararlar, yapay zeka sistemleriyle birlikte veriliyor.

Araştırmaya göre yöneticilerin %66’sı, işten çıkarma kararlarında yapay zekadan destek alıyor. %64’ü ise bu sistemleri doğrudan karar sürecine dahil ettiklerini belirtiyor. Hatta her beş yöneticiden biri, son kararı tamamen yapay zekaya bıraktığını ifade ediyor.

Kullanılan sistemler arasında en çok öne çıkanlar şunlar:

  • ChatGPT

  • Microsoft Copilot

  • Google Gemini

Bu araçlar; çalışan performans verileri, proje çıktıları, iş verimliliği ve geri bildirimleri analiz ederek karar destek mekanizmalarına katkı sağlıyor. Ancak bu durum, insan duygularının ve bağlamsal değerlendirmelerin süreç dışında kalmasına yol açabiliyor.

Bu gelişme, şirketlerde verimliliği artırmak adına önemli bir adım olarak görülse de, etik ve duygusal yönleriyle halen tartışma yaratmaya devam ediyor.

Zam ve Terfi Kararlarında LLM’lerin Yükselişi

Yapay zekanın iş hayatındaki rolü sadece işten çıkarma süreçleriyle sınırlı değil. Aynı araştırmada yöneticilerin %78’i zam, %77’si ise terfi kararlarında da AI sistemlerinden yararlandığını belirtiyor. Bu süreçlerde de en çok tercih edilen sistemler yine LLM tabanlı sohbet botları.

LLM (Büyük Dil Modeli) sistemleri sayesinde yöneticiler; çalışanların performans verilerini, katılım oranlarını, hedef başarı düzeylerini ve ekip içi iletişim gibi verileri yorumlayabiliyor. Böylece zam ya da terfi gibi kararları daha “veri temelli” şekilde verebiliyorlar.

Ancak burada da bazı endişeler söz konusu. LLM’lerin kullanıcıyı memnun etmeye eğilimli yapısı, kararların objektifliğini etkileyebilir. Aynı zamanda kullanılan verilerin kalitesi ve yapay zekanın önyargıları pekiştirme riski de gündemdeki yerini koruyor.

Kısacası, kararlar veri temelli gibi görünse de, sistemlerin eğitildiği veri kümeleri doğru değilse, çıkan sonuçlar da adaletsiz olabilir. Bu nedenle LLM’lerin bu tür kritik süreçlerde tek başına yetkili olması, insan kaynakları profesyonelleri arasında bazı soru işaretlerine neden oluyor.

Psikolojik ve Etik Riskler: ChatGPT Psikozu ve Halüsinasyonlar

Yapay zeka sistemlerinin bu kadar yetki sahibi olması, yalnızca organizasyonel değil, bireysel düzeyde de bazı etkiler yaratıyor. Son dönemde psikologlar tarafından dile getirilen “ChatGPT psikozu” adlı rahatsızlık, bu etkilerden biri.

Bu durum, bireylerin yapay zekayı bilinçli bir varlık olarak algılamaya başlamasıyla ortaya çıkıyor. Özellikle karar süreçlerine fazla entegre olan çalışanlar, zamanla yapay zeka sistemleriyle duygusal bağlar kurabiliyor. Bu bağlamda;

  • İş kaybı yaşayan bireyler AI’yı suçlayabiliyor,

  • Chatbotlarla aşırı etkileşim depresyonu tetikleyebiliyor,

  • Hatta psikiyatrik yatış vakalarına kadar uzanan örnekler yaşanabiliyor.

Bununla birlikte, LLM modellerinin en büyük teknik sorunlarından biri olan “halüsinasyon” meselesi de henüz tam olarak çözülebilmiş değil. Yani yapay zeka bazen gerçekle ilgisi olmayan ya da tamamen hatalı bilgiler üretebiliyor. Bu da zam, terfi veya işten çıkarma gibi kararların doğruluğunu riske atıyor.

Tüm bu nedenlerle, yapay zekaya duyulan güven artarken, aynı oranda dikkatli olunması gereken bir dönemden geçiyoruz.

Verimlilik mi, Vicdan mı?

Yapay zekanın iş hayatındaki rolü giderek büyüyor ve gelecekte daha da derinleşeceği kesin. Ancak bu büyümenin etik, psikolojik ve sosyolojik etkilerinin de göz önünde bulundurulması şart.

AI sistemleriyle desteklenen karar alma süreçleri, şirketlere zaman ve kaynak tasarrufu sağlarken, aynı zamanda insan odaklı bakış açısını da zayıflatma riski taşıyor. Bu nedenle teknoloji ne kadar güçlü olursa olsun, karar süreçlerinde nihai kontrolün insanda kalması gerektiği yönündeki görüşler güçleniyor.

Şirketlerin bu süreçte dengeli bir strateji benimsemesi, yapay zekayı tamamen devretmek yerine “destekleyici bir ortak” olarak konumlandırması öneriliyor.

Benzer içerikler için tıklayın.

Önceki Yazı

Sosyal Medya Lider Markalar Açıklandı: Aselsan, Baykar ve Roketsan Zirvede!

Sonraki Yazı

Görme Engelliler İçin Yapay Zeka Destekli Haritalar: SceneScout ile Sokaklar Erişilebilir Hale Geliyor